Stefan Zweig – Satranç

Büyük küçük herkesin ilgisini çeken bir kitaptan bahsetmek istiyorum bugün size. Avusturyalı Yazar Stefan Zweig’in kaleme aldığı ve Türkiye’de ilk yayımlandığı dönemden itibaren popülerliği giderek artan bir kitap bu. Liseli gençler arasında da çok popüler, orta yaş insanların arasında da bilinen ve okunan bir kitap olmasıyla ilgi çekiyor.

Stefan Zweig bu eseri 1942’de kaleme aldı. Bu anlamda geç bulduk, erken kaybetmedik diyelim. Kıymeti bilinen sevilen bir eser. Peki adı ‘’Satranç’’ olan bu kitap ne anlatıyor? Satrancın nasıl oynandığını mı? Yoksa satrancın tarihini mi? Hayır! 2. Dünya Savaşı’nın tüm yıkıcılığını ele alıyor. Bunu yaparken de satrancın sembolik öğelerini kullanıyor.

Kitabın kurgusu, gemide yapılan bir satranç düellosu ile gelişiyor. Bir tarafta savaş alanı, bir tarafta birbirini güçlü hamlelerle yenmeye çalışan taraflar…

Var olmak ve yok olmak…

Nefes Kesen Bir Düello..!

Kitapta, baş karakterimizin ismi belli değil. Hikaye karakterimizin ağzından anlatılıyor. Dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic’in gemide olduğunu öğrenen karakterimiz onunla maç yapmak istiyor ancak Czentovic bunun için pek de istekli olmuyor.

Bu kısımda aklıma ilk gelen Garry Kasparov’un kendini kanıtlamak için dünya şampiyonu olan Antoli Karpov ile karşılaşma hayali oluyor. Tarihte bu hep böyle olmuş. Satranç oyununa kendini adayan her oyuncu bir noktada dünya şampiyonu ile karşılaşmak ve onu alt etmek hayali kuruyor. Maç süresince 10 kg veren ve hastaneye kaldırılan ama yine de pes etmeyen Karpov-Kasparov hikayesini merak ediyorsanız buraya tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.

Karakterin, şampiyonu nasıl maça ikna ettiğinden bahsetmeyeyim. Sürpriz olsun. ? Kitabın gelişme bölümünde taraflar arasında müthiş bir rekabet oluşuyor. Bu karşılaşma artık, satrançtan ziyade savaşın hazin bir temsiline ulaşıyor.

Peki bu şahane kitabı yazan Stefan Zweig Kimdir?

1881 doğumlu Zweig, Avusturya’da varlıklı bir ailede dünyaya gelmiştir. Henüz 23 yaşındayken felsefe doktorasını tamamlamış, ardından o dönemin en prestijli edebiyat ödüllerinden birini kazanmıştır. Hayatını savaş ortamında geçiren yazar, daima savaşın karşısında olmuştur. Nazi yönetiminin baskısıyla da karşı karşıya kalmıştır. Yaşadığı sıkıntı ve baskıların da etkisi ile Londra ve Portekiz’de yaşamını sürdürmüştür. Ardından Amerika, Arjantin, Paraguay’da yaşayan yazar en son olarak Brezilya’ya yerleşmiştir.

Savaştan İntihara… Stephen Zweig ve Eşinin İntiharı

Son kitabı olan Satranç’ı, Rio De Janerio’da 1942’de yazmıştır. Aynı sene, eşiyle birlikte katıldığı Rio Karnavalı sırasında Nazilerin Afrika’ya da saldırdığını öğrenmiştir. Bu haber, Zweig ve eşinin savaşa dair umutsuzluğu sebebiyle, çiftin intiharıyla son bulmuştur. Zweig, bir soda şişesinin içine bir tür zehir doldurur ve bu şişeden 3 büyük yudum alır. Eşine şişeyi uzatırken “Yanıma gelmek arzusundaysan eğer bunu istediğin zaman yapabilirsin…” der.

Eşi Lotte ona son olarak şu soruyu yöneltir: “Beni seviyor musun?” ”Evet” cevabını verir Zweig ve Lotte, şişenin tamamını içip, çiçekli elbisesiyle eşinin yanına uzanır.
23 Şubat 1942 tarihinde eşi ile birlikte ve el ele hayatına son vermiş olur Stefan Zweig.

Açıkçası kitabı okumadan önce bu hikayeyi bilmiyordum. Son derece iç parçalayan bir hikayesi var. Savaşın yarattığı olumsuzluktan eşinizle el ele ölüme yürüdüğünüzü düşünür müsünüz? Düşüncesi bir çok zorken onlar o dönemde bunu tüm gerçekliğiyle yaşamış.

Hep dediğimiz gibi hayat da satranç oyunu gibi. Galip olmak da var mağlup olmak da…

Satrancı hep umut dolu günlerde oynamak dileğiyle…